top of page

Eudaimonia

  • Yazarın fotoğrafı: Ulviye Yaşar
    Ulviye Yaşar
  • 7 Haz
  • 3 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 18 Ağu

Mutluluk amaç; felsefe ise yol. Herkese iyi yolculuklar.’’ Andre Comte-Sponville

ree

Mutlu muyum? Bu soruyu bir kez kendinize okkalı bir şekilde sorduğunuzda, kafa karışıklığına sebep olmaması imkânsız diye düşünüyorum. Çünkü mutluluğun ne olduğu, nasıl olduğu, ilk çağlardan itibaren filozoflar tarafından düşünülmüş; nedeni ve nasılı için yüzyıllardır birçok araştırma yapılmış ve yapılmaya da devam ediliyor. Hatta Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi’ne “mutluluğu arama hakkı” temel bir insani hak olarak eklenmiştir. Önemine bakar mısınız? Mutluluğu arama hakkı… Aslında hepimizin öyle çok hakkı var ki... Günümüz dünyasında da tarifine en çok ihtiyaç duyduğumuz konuların başında gelmeye devam ediyor. Baktım ki ben de bu konuda tarifte zorlananlardanım ve gizemini merak ediyorum. O zaman en azından biraz bu konuya kulaç atalım istedim. Bu yüzden bu yazıda, kısaca mutluluğun felsefi ve bilimsel açıdan ne ve nasıl olduğuna değinirken; az biraz da görüşlerini önemsediğim birkaç kişinin mutluluk ile ilgili sözlerine, son olarak da elbette kendi dünyamdaki tarifsizliğe tarif vermeye dair satırlara yer verilecek. Ek olarak da yaşamımızı iyileştirmek üzerine bir şeyler bulacak kendine. Çünkü onlar da mutluluğumuz için anahtar niteliğinde. Yani bu yazıda; ne başımızı ağrıtacak derecede felsefe, ne sıkılacağımız ölçüde bilimsellik, ne de alabildiğine yoğun iç döküşlerim olacak. Hepsinden azar azar bir karışım hâli misali…


İlk olarak yüzyıllar öncesine giderek, felsefi açıdan mutlulukla başlayalım. Antik Yunanlıların mutluluk için kullandıkları terim “eudaimonia” idi. Kelimede yer alan “eu” harfleri “en iyi” anlamına gelirken, genel olarak bu terimin karşılığının “iyi olma hâli” olduğunu söyleyebiliriz. Platon’un öğrencisi Aristoteles; insani gelişimi yerine getirme, ahlaki veya ruhsal başarı gibi kavramları “eudaimonia” olarak adlandırırdı. Böylece eudaimonia, Aristoteles’in mutluluk anlayışı olarak bilinmeye başlamıştı. Bu bağlamda Aristoteles için mutluluk, akıl ve erdemden ayrı düşünülemez bir noktadaydı.


Bilimsel olarak mutluluğun tanımına gelirsek, Virginia Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ed Diener tarafından “öznel iyi olma hâli” olarak tanımlanmıştır. Bu da “yaşamında mutlu olma” ve “yaşamından mutlu olma” olmak üzere ikiye ayrılmıştır.

*Yaşamında mutlu olmak: Duygusal denge ve duyularda dengeyi bulmaktır.

*Yaşamından mutlu olmak: Kişinin hayatının kendi değerleriyle uyumlu şekilde ilerlemesidir.

Peki, bu iki yöntemi sağlamak sadece bizim elimizde olan bir şey mi diye düşündüğümüzde, aslında pek de öyle olmadığını görebiliriz. Çünkü bilim insanı Sonja Lyubomirsky tarafından yapılan araştırmaya göre: “Mutluluğun %50’sini genetik ögeler şekillendirirken, yaklaşık %10’u kişinin başına gelenlerle belirleniyor. Böylece kişinin kendi hayat rutinleri ve davranışlarıyla etki edebileceği alan %40 düzeyinde olabiliyor. En güncel araştırmalarda da belirtildiği üzere, çeşitli tekniklerin de kişilerin genetik yapısı tarafından etkilendiği ve sonuç olarak kişinin genetik yapısından/gen kodlarından ve yaşadıklarından bağımsız olarak mutluluğuna etki edebileceği alanın %15-20 olduğu biliniyor.” Ne kadar az, değil mi? Hayatımız neredeyse rutinden ibaretken… Çoğu zaman öyle, ne yazık ki. Ama yine de elbette değişebilir bu. Değiştirebiliriz.


Gündelik hayatımızı iyileştirmek için adım attığımızda, bu durum mutluluk oranımıza çok ciddi fayda sağlayabilir. Çok sevdiğim şu söz, aslında anlatmaya çalıştıklarımı ne de güzel ifade ediyor: “Mesele ne olursa olsun her zaman, ‘Nasıl daha iyi hâle getirilebilir?’ diye sormak demektir. Mesele sanatınız da olabilir, yaşamınız da.” Peki nasıl? Nasıl iyileştirilebilir yaşamımız? Ve beraberinde nasıl ulaşılabilir mutluluğa? Belki de Oscar Wilde’ın sözündeki gibi: “Yaşayışta sadelik, düşüncede ihtişam.” yaratabilmek ile... Belki Okan Bayülgen’in dediği gibi: “Neleri umursayacağımıza karar vermemiz lazım.” dır. düşüncesini benimseyerek... Ya da belki de sanatla… Tıpkı pop art akımının öncüsü Andy Warhol’un söylediği gibi: “Sanat yapmayı düşünme, sadece yap. İyi mi kötü mü olduğuna, sevip sevmediklerine veya nefret edip etmediklerine karar vermeyi insanlara bırak. Onlar karar verirken sen daha fazla sanat yap.” eylemini içselleştirerek... Elbette bunlar bana iyi gelenler adına birer örnek. Dahası da var. Onlar başka zamana… Sizin de vardır, eminim ki… Ve bulması da o kadar zevkli ki… Denenmeli…

ree

Son olarak, mutluluğun ve ona ulaşmanın benim için nasıl olduğuna gelirsem de; elbette birkaç satıra indirgeyemeyeceğim derecede derin ve mistik bir konu. Fakat en özetle diyebilirim ki, mutluluk için bize hem sarılacak hem sarsacak bir eylem gerekiyor. Ve bu da salınmak ile mümkün olabiliyor. Akmak. Zamanda süzülmek. Kendini bırakmak. Benim için bu eylemleri nasıl yapacağım ise, yüksek dozda ilgimi çeken ezoterizmi kapsayan o harika kitabın şu satırlarıyla çok güzel reçeteye dönüşmüştü: “Kendini bulmak, kendini unutmakla mümkündür.” Evet, böyle yazıyordu. Fakat ben delicesine istememe rağmen, kolay kolay kendimi unutamayan biri olduğumu düşünüyordum. Ta ki o sahillere sürüklendiğimi fark edene kadar... Zaman içinde yaptıklarıma öyle çok teşekkürüm oldu ki buraya varmalarım için... Şimdilerde ise öyle güzel deneyimliyorum ki kendimi unutmayı...


Kendimize varmamıza, orada da en sahici hâlimizi bulmamıza...


07.06.2025

18.57 – Cunda / Ayvalık

 
 
 

Yorumlar


bottom of page