top of page

Genco Erkal ve Nietzsche ile içe bakış hikayesi

  • Yazarın fotoğrafı: Ulviye Yaşar
    Ulviye Yaşar
  • 22 Ağu 2024
  • 2 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 5 Nis

Ne mutlu bana, çok küçük yaşta ben hayattaki yerimi keşfettim.’’ Genco Erkal

ree

Birkaç ay önce denk geldiğim bir sözdü: “Belki de arayışımın bitimi kendimdi.” Bu söz, bende içte bir yerlerde yerini aldı. Bir şey yapmadım. Hayır, aslında yaptım. Düşündüm. Sadece düşündüm. Konuyu da hiç halının altına süpürmedim, raflara kaldırmadım. Düşünmeye devam ettim. Evet, bazen düşünmek, hayata karşı yapabileceğimiz en güç ve en güçlü şeylerden biri. Sadece bekledim. Hayata, kişilere, olaylara karşı beklentisizim diyemem ama beklenti seviyem oldukça düşük. Ancak kendime karşı beklenti grafiğim oldukça yüksek. Daha da artmalı, hatta. Bazen hayatta çok fazla şey yapmak istiyoruz. Hatta bazen hepsi aynı anda olsun diyoruz. Elbette olmuyor. “Biraz bekleyeyim, kafamda oturtayım, bir şekil alsın.” diyebiliyoruz. Sonra ise, “Neden erteleyeyim ki? Özellikle de bana iyi gelecek olduğunu düşündüğüm bir şey için...” diyebiliyoruz. Tam böyle bir süreçti; süzgeçti içim, ruhum...

 

Ardından çok fazla şey oldu. 31.07.2024 tarihinde, sanat dünyasının harika isimlerinden Genco Erkal’a veda ettik. Çok üzüldüm. Sendeledim. Sorguladım. Varoluş sancısı misali... Şahsen tanıma fırsatım olmamıştı ne yazık ki, ama biliyorum; kendimi tanımış kadar üzüldüm gidişine... Sonra tekrar düşündüm. Ah, ne çok düşünmüşüm. Genco Erkal’ın tiyatroya ve Nazım Hikmet’e olan sonsuz sevgisi, saygısı gibi herhangi bir şey ile ben de var olabiliyor muyum? Var olabilir miyim? Hem ne demiş Nietzsche: “... ama önce sen kendini inşa etmelisin, dimdik bir beden ve dimdik bir ruhla.”


Edebiliyor muyum? Birkaç kelime ile ifade etmek, kendime rota oluşturmalı ve yola çıkmalıyım diye düşünmeye yine devam ettim. Sanat ve dahasıydı. En özetle... Ruhun başrol oynadığı haliyle... Hal böyle olunca bu kez de yeni bir soru doğdu. O da karşıma çıktı. Evren işte, ne zaman soru sorsak cevabını veriyor: “Belki de kendi kelimesini arayan bir kadınsındır.” Cümle muazzamdı. Rotamı belirleyen şey bu olacaktı. İhtiyacım olandı. Hissetmiştim. Peki, neydi benim kelimem?

 

22.08.2024

13.58 – İzmir


 
 
 

1 Yorum


Azim Kerim AYDINLI
Azim Kerim AYDINLI
10 Eki 2024

Sevgili Ulviye kelimesini araya dursun ama yazıyı okuyunca benim aklıma hemen bir kelime geldi. Eski simyacıların ortaya çıkardığı sonrasında ise felsefecilerin üzerinde çokca düşünüp kafa yordukları bir kelime;

VITRIOL daha doğru yazımıyla V.I.T.R.I.O.L.

Yaklaşık 1700 yıllık bir kelime ve bu zamana kadar binlerce beyin bu kelime ile derin düşüncelere dalmış. Kelime aslında latinceden bir kısaltma;


Visita Interiore Terrae, Rectificando Invenies Occultum Lapidem


Şöyle diyor bu latince söz; “Arzın derinliklerine git, arayarak veya düzelterek gizli taşı bulacaksın.” Aslında bu kelime bir trafik levhası gibi insanın kendini tanıma ve anlam arayışında yön gösterici. Arz yerine kendinizi koyduğunuzda bir öz yolculuğa çıkılması gerektiğini anlatan bir cümle. Bu kelimeyle ilgili binlerce sayfa yazılabilir ama benim özde söylemek istediğim şu;

Aranan kelime öyle bir kelime…

Beğen
bottom of page