top of page

Gerisi teferruat

  • Yazarın fotoğrafı: Ulviye Yaşar
    Ulviye Yaşar
  • 1 saat önce
  • 3 dakikada okunur

İçinizdeki şeyi var ederseniz, var ettiğiniz sizi kurtaracaktır.’’ James Hollis

ree

Öyle ihtiyacım vardı ki birilerinin bana hayatı anlatmasına… Hayatını anlatmasına…Hayatımı anlamlandırmaya... Çünkü zordu benim için kendi sesimi bulmak, duymak ve kendimi hissetmek... İşte tüm bunların gerisi ise teferruattı benim için.

 

Ne güzel söylemiş Robin Williams, John Keating rolüyle… Yıllar önce ilk izlediğimden beri, ne zaman yeniden izlesem ya da repliklerine denk gelsem, her daim hayran bıraktıran “Ölü Ozanlar Derneği” filminde. 32 yaşıma kadar defalarca izlediğim bu filmden, şimdilerde bir başka etkilenişimin nedeni neydi peki? Hikâye çok güçlüydü, tamam kabul, ama başka bir şey daha vardı sanki beni çeken… Daha kuvvetli bir şey. Çok düşündüm ve sonra, kalbimdeki titreşimden de fark ettim ki, “Kendi sesimizi bulmak…” repliğiydi bu. Bu geçer akçe ama yıllar önce muhtemelen durdurmaya dahi gerek duymadığım sahnedeki üç kelimelik söz, nasıl oluyordu da şimdi beni mahvedebiliyordu? Nasıl buna izin verebiliyordum? Üstelik duygusal esneklik veya psikolojik dayanıklılık konusu benim hayatımda haddinden fazla yer tutarken ve bu nedenle üzerine çokça çalışırken…Elbette benim bu replikten şimdilerde bu denli etkilenmemin bir sebebi vardı. Hayatta her şeyin bir sebebi olduğu gibi, her bir şeyin…İlginç olan ise bu durumu anlamış olmamın, tam da şu sıralar olmasıydı. Çünkü Art & More Thing’i açalı ve 24 yazıyı geride bırakışımın 1. yılı bitti.25. ve dahası yazılara… Yaklaşık 11 yıl önce, üniversite yıllarımda kenara köşeye yazılan, açılıp sonra vakit ayrılamayan blog deneyimiyle beraber, hep bir yerlere dağınık vaziyette de olsa bir şeyler yazmıştım. Belki de yazdıklarım değil, ben dağınıktım. Çünkü onlar da benim gibi hiçbir yere ait değil gibiydi. Uğraşsam da olmuyordu. Ne tek bir defterde toplayabiliyordum ne de bilgisayarda bir dosyada… Tek yapabildiğim, “İçimden geldi.” başlığı ile bütünleştirebilmekti. Akan zaman sonrasında, geçtiğimiz yaz çok sevdiğim iki yakın arkadaşımın desteği ile şekillenmeye başlamıştı buralar. Sibel’e “Ben bir şey yaratmak istiyorum.” dediğimde, bana yazmayı sohbetlerimiz esnasında hep anımsatan ve zaman ayırabildiğim takdirde tadına varacağıma sıklıkla değinen biriydi. Ben de o zamanlar, kafamdaki gri bulutlar dağılabilir gibi hissediyordum. Melisa ise ummadığım bir anda, “Ya, acaba tek bir yerde mi olsalar? Sana da iyi gelir bu, Ulviş.” dediğinde, ilk aklımdan geçen, “Ben bile nereye ait olduğumu bilemiyorken yazılara yer bulmak düşündürücü…” olmuştu. Fakat yazılara ait olacakları yer arayışı, bir nevi kendimin ait olduğu yeri keşfetmeme olanak sağlayabilir diye de o andan itibaren şiddetle düşünmeye başlamıştım ve bu düşüncem hâlâ devam ediyor. Bu konu bende yapılacaklar listemde beklerken, hayatımda birkaç kaos anı yaşandı ve akabinde de arayış yolculuğumu daha derinden artıran şeyler peş peşe geldi. Kaburgalarımdan biri sıkıyor gibi hissediyordum, adeta. Zihnim susmak bilmeyince de zemini hepimizin içinde muhakkak bir parça da olsa olan karanlığı yansıtan siyah; kelimeler ise deniz fenerinin gece denizini aydınlatışı gibi hissettiren beyaz kelimelerle, bazen yaşadığım, bazen ise yaşamayı istediğim hayatı sanat, felsefe, spiritüel alanlar, psikoloji ve dahası ile aktardığım ve her yeni yazıda ait olduğum yere sanki biraz daha yaklaştığımı hissettiğim iç döküş limanı misali olan Art & More Thing’e evrildi. Burayı yaşamımla bütünleştirdiğimde ise adeta bozuk pusulam düzeldi ve Kuzey’i göstermeye başladı. Böylece rotamı belirledim ve yönümü bulmaya başladığım o harikulade yolculuğa çıktım. Kâh hayat deneyimleriyle, kâh mesleki bilgileriyle, kâh ilgi alanlarıyla bana çok şey katan kişilerle öyle güzel bir yol ki…Kürenin diğer tarafından bakmayı bana öğretenler ayrıca çok değerli.

 

Böyle işte…Adeta gri tonlu ve flu bir fotoğraf gibi, süreci birtakım süzgeçlerden geçirince ortaya çıkan Art & More’un hikâyesini, bana iyi gelişini ve en sahisinden minnet dolu bir iç döküş ile aktarmak istedim. Şimdi fark ediyorum da, ne çok ihtiyacım varmış en derinimdeki sesi cızırtısız duymaya…Gerisi teferruatmış, meğer.

 

Kendi sesimizi bulmamıza… Çünkü gerisi cidden teferruat.

 

29.08.2025

22.15 - Alaçatı


 
 
 

Yorumlar


bottom of page